Mevlana’nın yaşamındaki en büyük dönüm noktası Fars kökenli mutasavvıf Şems-i Tebrizi ile tanışması olarak görülmektedir. Şems ile sohbetleri iç dünyasında büyük değişikliklere sebep olmuş, bu değişiklikler bakış açısında ve eserlerinde etkili olmuştur. Yazdığı 44 bin 834 beyitten oluşan eser, ‘Divan-ı Şems-i Tebrizi’ olarak da anılmakta ve ilahi aşk şiirlerinden oluşmaktadır.
“Musikinin ritminde bir sır saklıdır. Eğer onu ifşa etseydim dünya alt üst olurdu.” Şems-i Tebrizi
Mevlevilikte yapılan ayinlere mecazi olarak şarkı, raks anlamlarına da gelen sema veya sama denmektedir. Şiirler ve sema dansları ile birlikte yapılan bu ayinlerdeki müzik yapan topluluğa Mutrip Heyeti, keman ve kemençelerin de bulunabildiği bu topluluğun şefine ise kudümzenbaşı denmektedir. Daha önce sema ile ilgilenmeyen Mevlana, Şems Tebrizi ile tanıştıktan sonra semaya başlamıştır.
Mevlevi Sema Törenleri, 2008 yılında UNESCO tarafından belirlenmiş İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.
Mevlana’nın düşüncelerinin bir inanç olarak yorumlanması, ölümünden sonra oğlu Sultan Veled döneminde başlamıştır. Mevlevilerin müziğe olan bakış açısı bu dönem ve sonrasında da değişmemiş Mevlevihaneler’de bu inanca dair eğitimlerin yanı sıra müzik eğitimi de verilmiştir. Dede Efendi, Itri, Zekai Dede, Ali Nutki Dede gibi birçok Mevlevi müzisyen saymak mümkündür.
Mevlana’nın öğretileri hala tüm dünyada etkili olmaya devam ediyor. Yerli ve yabancı birçok ünlü ve sanatçıya da ilham kaynağı olan bu düşünceler çok farklı noktalarda karşımıza çıkabiliyor.
Dünyaca ünlü Yunan Besteci ve Müzisyen Vangelis’in 1977 yılında çıkardığı Spiral albümünde Mevlana’dan ve mevlevilerin semada dönüşünden etkilendiği bilinmektedir.
Enigma müzik grubu, 1990 yılında The Cross of Changes albümünün kapağında Mevlana’nın şu sözlerine yer vermiş;
"Onu Hristiyan çarmıhında bulmaya çalıştım,
ama orada değildi;
Hindular tapınağına ve eski pagodalara gittim,
ama onun hiçbir yerinde bir iz bulamadım.
Dağlarda ve vadilerde arama yaptım
ama ne yüksekliklerde ne de derinlerde onu bulamadım.
Mekke'deki Kâbe'ye gittim,
ama orada da değildi.
Akademisyenleri ve filozofları sorguladım
ama anlayışlarının ötesindeydi.
Sonra kalbime baktım
onu gördüğüm yerde oradaydı;
başka hiçbir yerde bulunamamıştır."
Gerçek ismi Fabian Lamar olan Berlinli müzisyen NU, Mevlana’nın Şems Tebrizi’ye yazdığı bir şiir olduğu ifade edilen Man o To şiirini 2013 yılında orjinalini bozmadan Farsça yorumladı. Seyyah olan müzisyenin yaşam tarzı olarak da Mevlana’dan etkilendiği yorumları yapılmaktadır.
Azeri asıllı İranlı şarkıcı Guguş (Googoosh)’un da aynı şiiri yorumladığı Bi Manoto isimli şarkısı da bulunmaktadır.
2007 yılı Mevlânâ’nın 800. doğum yılı olduğu için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başvurusu ile Unesco tarafından ‘Dünya Mevlânâ Yılı’ ilan edilmiştir.
İngiliz doğubilimci A.J. Arberry’in ‘Dünyanın En Büyük Ozanı’ olarak ifade ettiği Mevlana, öğretileri ile hala dünyanın dört bir yanında insanlara ışık tutmaya devam ediyor.
Mevlana’yı ve müzikle olan ilişkisini incelediğimiz yazımızı beğendiyseniz, müziğin halk ile buluştuğu, yeniden form kazandığı dönemlere değindiğimiz bir diğer yazımıza da göz atmanızı tavsiye ederiz.
musiconline ’ın yeni yazılarından anında haberdar olmak için haftalık bültenimize abone olabilirsiniz .
Müzikle kalın.