Orkestra şefliğinin geçmişi çok eskilere dayanır. Milattan önce 709 yılında Antik Yunan’da bir orkestra şefinin “elindeki çubuğu aşağı yukarı sallayarak” 800 müzisyeni nasıl yönettiğine dair tanımlamalara rastlanmıştır.
Orkestra şefliği o günden bu yana değişim göstermekle birlikte, sahnedeki gizemli havası hala devam ediyor denebilir. Nasıl oluyor da bir insan, hiç ses çıkarmadan, elindeki çubukla, hatta bazen sadece ellerini kullanarak yüzlerce müzisyenin enstrümanından çıkan sesten sorumlu oluyor?
Tempo, yorum katmak, yönetmek gibi çeşitli görevleri olan şefler başarılarıyla da isimlerinden söz ettiriyorlar.
Bu isimlerden ilki; Lorin Maazel.
1930'da Fransa'da Yahudi Amerikalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Maazel, şan öğretmeni olarak çalışan babası, Pittsburgh Gençlik Senfoni Orkestrası'nı kuran annesi ve Isaac Metropolitan Opera Orkestrası'nda kemancı olan büyük babasından aldığı yeteneği ile küçük yaşlardan itibaren müziğe gönül vermiştir.
İlk sahne deneyimini 8 yaşında yaşayan yetenekli kemancı, Amerika'da ülkenin en büyük orkestralarıyla sahne almış ve 11 yaşında efsanevi şef Leopold Stokowski’nin yönettiği orkestra ile konser vermiştir. Kariyeri boyunca solo konserler de veren müzisyen, 1960’da Beyrut’taki Wagner Festivali'ne davet edilen ilk Amerikalı şeftir. 1965'ten 1971'e kadar Berlin'deki Alman Opera Orkestrası'nın ve 1965'ten 1975'e kadar Berlin Radyo Senfoni Orkestrası'nın şefliğini yapan Maazel, keman çalışmalarının yanı sıra, George Orwell'in 1984 adlı romanından esinlenerek bir opera yazmış, Covent Garden ve New York Metropolitan Operası ile kendi eserini yönetmiştir.
Son konserini Mart 2014'te Philharmonia Orchestra ile Basingstoke, Leicester ve Londra'da gerçekleştiren ünlü şef, Temmuz 2014’te hayata veda etmiştir.
Sir Colin Davis
25 Eylül 1927’de Weybridge, Surrey'de dünyaya gelen Colin Rex Davis, yedi çocuklu bir ailenin en küçük üyesidir. Royal College'da klarinet çalarak başladığı müzik hayatına, 1950'lilerde orkestra şefliğine geçerek devam eden müzisyen, ilk olarak Sadler's Wells Opera’yı yönetmiş daha sonra English National Opera’nın başına geçmiştir. 1959’da ilk kez yönettiği Londra Senfoni Orkestrası ile neredeyse 50 yıl boyunca çalışan Colin Davis, 2007’de orkestranın başkanı seçilmiştir. Uzun ve seçkin kariyeri boyunca BBC Symphony, Boston Symphony ve Bavyera Radyo Senfoni orkestralarında önemli görevlerde bulunan ünlü şef, aynı zamanda Dresden'deki Landesgymnasium für Musik’de öğretmenlik yapmış ve Londra Kraliyet Müzik Akademisi'nde uluslararası orkestra çalışmaları başkanı olarak da yer almıştır. 2009'da Kraliçe Müzik Madalyası ile ödüllendirilen Sir Colin Davis, Nisan 2013’te hayatını kaybetmiştir.
Herbert Von Karajan
5 Nisan 1908'de Yunan bir baba ve Sloven bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Herbert von Karajan, 1916- 26 yılları arasında Salzburg'daki Mozarteum'da piyano dalında eğitim almış ve 1927 ise ilk defa Almanya’da orkestra şefi olarak izleyici karşısına çıkmıştır.
1933'te Gounod'un operası Faust'tan bir sahne ile Salzburg Festivali'nde yer alan Karajan 1934'te ise ilk kez Salzburg'da Viyana Filarmoni Orkestrası'nı yönetmiştir.
Karajan'ın kariyeri, 1935'te Almanya'nın en genç şefi olarak atandığında ve Bükreş, Brüksel, Stockholm, Amsterdam ve Paris'te konuk şef olarak sahne aldığında önemli bir ivme kazanmıştır. 1937'de ilk kez Berlin Filarmoni ve Berlin Devlet Operası ile Beethoven'in tek operası olan 'Fidelio'yu yönetmiş, 1938'de 'Tristan und Isolde' performansıyla Berlinli bir eleştirmen tarafından 'Das Wunder Karajan' (Karajan mucizesi) olarak adlandırılmıştır. Eleştirmen, Karajan'ın Wagner'in zorlu çalışmasındaki başarısının kendisini şu anda Almanya'nın en büyük opera şefleri olan Furtwängler ve Victor de Sabata'nın yanına koyduğunu iddia etmiştir.
Özellikle Berlin Filarmoni ve Viyana Filarmoni ile üretken bir şekilde performans sergilemeye, yönetmeye ve kayıt yapmaya devam eden Karajan, 17 Mayıs 1960'ta İtalyan Cumhuriyeti Liyakat Nişanı, 1961'de Avusturya Bilim ve Sanat Madalyası ayrıca Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı’na layık görülmüştür.
Kariyerinin son yıllarında sağlık sorunları yaşayan ünlü şef, Temmuz 1989'da 81 yaşında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
Nadia Boulanger
20.yy’ın müzik kompozisyonu dalında en iyi öğretmenleri arasında sayılan Fransız müzisyen Nadia Juliette Boulanger, 1887 yılında Paris'te doğmuştur. İlk müzik derslerine Babası Paris Konservatuarı’nda öğretmenlik yapan babasıyla başlayan Nadia, sonrasında Paris Konservatuarı’nda, bestecilik ve org dersi almış, profesyonel müzisyenlik hayatına Ecole Normale de Musique’de besteler yapmanın yanı sıra, müzik tarihi, orkestrasyon ve koro yönetimi ile başlamıştır. Ayrıca Türk Beşleri`nden Ulvi Cemal Erkin'in de öğretmeni olan şef, 1908’de kendisine Roma ikincilik ödülü kazandıran “La sirene” isimli kantatı yazmıştır. Bu yarışmanın birinciliğini ise “Faust et Helene” adlı kantatı yazan kız kardeşi Lili Boulanger alarak, aynı zamanda Roma büyük ödülünü alan ilk kadın besteci unvanının da sahibi olmuştur. Sağlık durumu iyi olmayan Lili (Juliet Marie Olga), 15 Mart 1918’de, 24 yaşında hayatını kaybetmiştir. Bu ölümle birlikte Nadia Boulanger, besteciliğe oldukça uzun bir ara vermiş; mesleğine müzik öğretmeni ve orkestra şefi olarak devam etmiştir.
1937'de Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrası, 1938’de Boston Senfoni, Philadelphia Senfoni ve New York Filarmoni orkestraları ilk kez kadın bir şef, Boulanger tarafından konser vermişlerdir.
İkinci Dünya savaşının sonuna kadar Amerika'da, Washington Müzik Yüksek Okulu’nda ve Peabody Konservatuarı’nda öğretmenlik yapan Boulanger, 1945’ten sonra, Paris Konservatuarı’nda yönetici olarak meslek hayatını sürdürmüş, 1968’de Oxford Üniversitesi tarafından Honorary Doctor of Music ünvanını almıştır. Tarihteki sayılı kadın orkestra şeflerinden biri olan Nadia Boulanger, Ekim 1979’da Paris’te vefat etmiştir.
Hikmet Şimşek
1924'de Siirt'in Pervari ilçesinde doğan Hikmet Şimşek, babası subay olduğu için çocukluğu boyunca Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde eğitim almıştır. Müziğe duyduğu ilgi çocukluk yıllarında başlayan Şimşek, 1936'da Konya Askeri Ortaokulu'na girdiğinde, öğretmenlerinin yardımıyla nota okumasını öğrenmiş ve teorik bilgilerini artırmıştır.
Daha sonra Maltepe Askeri Lisesi'nde okurken bandoda çalabileceği bir çalgıyı öğrenmesine izin verilmiş, Harp Okulu'nda öğrenim gördüğü sırada ağır bir hastalık geçirerek askeri prevantoryuma kaldırılmış ve burada radyodan dinlediği uzun klasik müzik programları sonunda müziği meslek olarak seçmeye karar vermiş; keman öğrenmeye başlamıştır.
Askeri eğitimi bırakarak Ankara’ya gelen Şimşek, Cemal Reşit Rey ve Ulvi Cemal Erkin gibi usta sanatçıların da bulunduğu sınavları geçerek 1946'da Ankara Devlet Konservatuvarı'na girmiştir. Müzik bilgisi sayesinde de sınıf atlamıştır.
Şimşek, Alman besteci Eduard Zuckmayer ve Hasan Ferit Alnar ile birer yıl çalıştıktan sonra Ahmet Adnan Saygun'un öğrencisi olmuştur. 1953'te Ankara Devlet Konservatuarı'ndan mezun olunca aynı konservatuara armoni ve solfej dersleri öğretmeni olarak atanan başarılı müzisyen, 1955'te konservatuvar orkestra ve korosunu yönetmeye başlayarak şefliğe ilk adımını atmıştır. Sonrasında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO)nı başarılı bir şekilde yönetince dikkatleri üzerine çeken Şimşek, 1956'da yurt dışına kursa gönderilmiştir.
1959'da yurda dönen ve 25 yıla yakın bir süre boyunca CSO'daki şeflik görevinin yanı sıra, Ankara Devlet Konservatuvarı'nda öğretmenliğine devam eden şef, evrensel müziğin yayılmasında öncülük yaparak yurt dışında 200 kadar konserin büyük çoğunluğunda Türk eserlerinin tanınmasını sağlamıştır.
Yurt dışında plak kaydı yapan ilk orkestra şefi olarak da bilinen Hikmet Şimşek, klasik müzik alanında birçok ilki başaran müzisyenlerden biridir. Ankara Radyosu Oda Orkestrası ile Çoksesli Korosu'nun ve televizyon müzik bölümünün kurulmasına hizmet etmiştir. Bu kuruluşlarda iki yıl süreyle yöneticilik yapmıştır.
TRT 1’de 15 yıl süren Pazar Konseri adlı program ile tanınan Hikmet Şimşek, 1981'de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı ünvanına layık görülmüştür. 12 Ekim 2001'de Ankara’da 77 yaşında hayatını kaybetmiştir ve bedenini Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağışlamıştır.
Büyük şefler müziğe büyülü bir ruh katarlar. Letonyalı şef Mariss Jansons bu durumu “kozmik düzeyde müzik icrası” olarak tanımlıyor. Başarıları kadar bir orkestranın olası bir kötü icrasında da tüm sorumluluğu üstlenen bu kıymetli müzisyenleri blog yazımız vesilesiyle bir kez daha anmak istedik.
Devamı gelecek olan bu yazı dizimizde, günümüzde Türk ve Dünya Müziği’ne emek vermiş sanatçıları konuk etmeye devam edeceğiz.
Yazımızı beğendiyseniz bizleri sosyal medya hesaplarımızdan takip ederek destek olabilir, yeni yazılarımızdan haberdar olmak için e-bültenimize abone olabilirsiniz.
Keyifli haftasonları.