musiconline blog

hakkımızdaki gelişmeler & müziğe dair her şey blogumuzda!

Mevlana ve Müzik

mevlana-ve-muzik

Aşkın, hoşgörünün ve eşitliğin öncüsü; Mevlanamusiconline olarak bu yazımızda, fikirleri tüm dünyada yankı bulmuş, inancını müzik, şiir ve dansla bütünleştirmiş, Anadolu'nun önemli bir değeri olan Mevlana Celâleddîn-i Rumi’yi ve müzik ile olan ilişkisini inceleyeceğiz.

 

Muhammed Celaleddin-i Rumi, bilinen kaynaklara göre 30 Eylül 1207 tarihinde, günümüzde Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Çeşitli sebeplerden dolayı bir dizi yolculuğun ardından ailesi ile Karaman’a gelen ünlü düşünürün lakabı Celâleddin’dir. Kendisine duyulan büyük saygıdan dolayı ‘efendimiz’ anlamına gelen Mevlana ismi onu yüceltmek için söylenmiştir ve yaşadığı dönemde Anadolu’nun Diyar-ı Rum ismiyle anıldığı için de Rumi soyismini almıştır. Ancak Mevlânâ, yazdığı Mesnevî adlı eserinde kendi adını Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî şeklinde vermiştir.

Belh şehrinin ileri gelenlerinden biri olan ve ‘Bilginlerin Sultanı’ unvanı ile anılan Bahâeddin Veled'in oğlu Rumi, babasının ölümünden sonra öğrencileri ve etrafındakiler tarafından babasının tek varisi olarak görülmüştür.

Yaşamı boyunca iyilik, hoşgörü ve insan sevgisinden bahsetmiş olan Mevlana, Türk Tasavvufu’nun önemli isimlerinden biri olmakla birlikte aynı zamanda insanlığın ortak problemleri üzerine çözümler üretmiş, hemen her inanca mensup insan tarafından büyük saygı görmüş bir filozoftur.

Mevlana düşüncesinin merkezini ilahi aşk kavramı oluşturmaktadır. Ona göre aşk, yaratıcının vasıflarındandır. Mesnevi, Divan-ı Kebir ve bir çok eserde görülebileceği gibi Mevlevilik inancı ilahi aşk kavramı üzerinden şekillenmiştir. Şiir, müzik ve dans, aşkı ifade etmenin bir tezahürü olarak yorumlanmış; Tasavvuf inancıyla bir bütün olarak adeta iç içe geçmiştir.

"...Hikmet sahibi kimseler ’Bu Musiki nağmelerini (makamlarını) gökyüzünün dönüşünden aldık’ derler.
Halkın Tambur’la çaldığı, sesle söylediği ezgiler,
Gökyüzünün dönüşünün sesidir." (Mesnevi)

Mevlana, müziğin kaynağını gök cisimlerinin dönüşlerinde çıkardığı sesler olarak benimsemiş, güzel ses dinlemeyi ‘aşıkların gıdası’ olarak yorumlamıştır. Bu konuyla ilgili olarak Divan-ı Kebir’de şu ifadeler yer alıyor:

“Ruhu dirilten, arındıran ve ötelerin ötesine götüren güzel ses, Mevlana cephesinde her türlü dünyevi nimet ve lütuftan daha kıymetlidir. Öyle bir değerli nemadır ki bu güzel ses, tıpkı insanı baştan çıkarıp gecelerini gündüzlerine karıştıran bir dilbere benzer. Güzel ses sahibi belki Mevlana için ezeldeki hitabın sahibi Serni (Her şeyi işiten)'nin sözleri, insanı dünyada diri tutan, mum gibi aydınlatan bir tesirin kesintisiz devamını sağlamaktadır.”

Mevlana, müzik ve sesin uyumunun onu söyleyenin niteliğine bağlı olduğunu ve bazı durumlarda bu uyumun olağanüstü sonuçlar ortaya çıkardığını ifade etmiştir. Ona göre müzik ve ses çalgılarla iç içe olmalıdır;

"Can nağmeleriyle neşelendirin beni, tellerin seslerini duyurun bana."

"Güzel seslerle söyleyin, dinleyeyim; şarkılarınız, duyduğum en güzel en temiz şarkılar." (Divan-ı Kebir, VI, 92, b. 819.)

Eserlerinde ney, saz, davul, zurna, kemençe, tambur, kopuz ve rebaptan bahseden Mevlana bu enstrümanları yarattıkları hissiyat üzerinden yorumlayıp aşk üzerine betimlemeler yapmıştır;

"İki telli- üç telli sazlarla her gün canınızı besleyin- gitsin.’’ (Divan-ı Kebir, VI, 244, b. 2429)

"Yeter, davulu az çal... Çünkü bu bağda, bu gül bahçesinde senin davulunun yanı başında yirmi tane başka Tagar var.’’ (Divan-ı Kebir, VII, 528, b. 6937)

"Pek yüzlü def, vuruşlara aşık; o feryat eden neyin, dudağa meyli var. Defin yüzüne birkaç sille vur; o feryat eden neye üfürüver." (Divan-ı Kebir, V, 4, b. 23-24)

Tasavvuf Müziği

Sufi müziği veya dini müzik olarak da bilinen tasavvuf müziği; dini duyguların seslendirilmesidir, temelini ise Mevlevi müziği oluşturur.

Nefes, dokunuş ve ritim ile icra edilen tasavvuf müziğinde ve Mevlevilik’te simge olarak görülen ney, Farsça ‘kamış’ anlamına gelmektedir. Ney çalan kişilere neyzen denmekte, neyzenlikle bu inanç bir bütün olarak yorumlanmaktadır.

"Gizli sırlarını söylemede cihanın. O yanık ney, o yanık ney, yanık ney. Ney nedir? O busesi güzel cananın, öptüğü şey, öptüğü şey, öptüğü şey."

"Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehiri, ney gibi bir dostu, ney gibi bir aşkı kim görmüştür?."

Bir diğer simge enstrüman ise vurmalı bir çalgı olan; bendirdir. Mevlevi Tasavvuf Musikisinde daire veya def adıyla bilinen bendir, Türkiye'de 1980'lerden sonra yaygın kullanıma kavuşmuştur.

Mesnevi’den örnekler, Mevlana - Şems ilişkisi, tasavvuf müziğinin gelişimi ve günümüze olan etkilerini inceleyeceğimiz yazımızın devamı için musiconline blog ’u ve sosyal medya hesaplarımızı takipte kalın.

Bilgi paylaştıkça çoğalır!